Yazılımcılar için belirsizliklerle baş etme rehberi
Kariyerinde karşına çıkabilecek en zor sorunlarla nasıl mücadele edersin?
Her firmanın farklı beklentileri olsa da senior yazılımcı dediğimizde kafamızda üç aşağı beş yukarı bir şeyler canlanıyor. Doğası gereği de kariyer basamağında yukarı çıktıkça beklentiler daha da belirsiz hale gelmeye başlıyor, dolayısıyla sonraki aşamaya gelenler ister istemez bir bocalama yaşıyorlar.
Benim gözlemime göre, senior sonrası adımlarda başarılı olan yazılımcıların bir çok farklı yetkinliği olsa da en önemlilerinden biri bu belirsizlikle nasıl başa çıkacaklarını keşfedebilmeleri ya da bu belirsizlikle hayatlarına devam edip etki yaratmayı başarmaları olabilir. Elbette kod yazma, teknolojilere hakim olmak, belirli bir iş alanında derinlemesine bilgi sahibi olması da çok önemli ancak bu alanlardaki eksikliklerini daha hızlı kapatabileceğini yıllardır çalıştığım bir çok üst düzey yazılımcıda görebildim. Çünkü zaten yazılımcıların en güçlü yanları bu tarz deterministik ve analitik sorunlarla baş etmek. Peki ya belirsizlik?
Kariyerinizde ilerledikçe göreceksiniz ki geri bildirim almanız daha zorlaşacak, çözmeye çalıştığınız problemlerin karmaşıklığı ve belirsizlikleri artacak, hatta çoğu zaman problemleri teknik çözümlerle değil duygusal ve sosyal ilişkilerle yönetmeye başlayacaksınız. Bunun üzerine gün içinde yazdığınız kod miktarı azalırken, daha çok teknik tartışmalarda bulunup belki de liderliğin takip etme erdemini kullanarak sorunları yöneteceksiniz. Bunları daha önce Staff Engineer Nedir? yazısında ele almıştım.
Şimdi gelelim şu rol tanımındaki belirsizlik sorununa.
Herkes işinin sınırlarını, yapabileceklerini, yapamayacaklarını ya da yapacağın işin en ince ayrıntısına kadar tanımlı olmasını ister. Bunun elbette ki insani bir sebebi var. Zihnimiz belirsizlikleri birer tehdit olarak görür ve bu belirsizliği ortadan kaldırmak ister. Yapılan araştırmalarda iş tanımındaki belirsizliklerin kişilerde işsiz kalma stresinden daha fazla sağlığa zarar verdiği görülmüş. Zihnimiz bir şekilde bu belirsizliğin farkına vardığı anda farklı yollarla bizi bu belirsizlikten kurtarmaya çabalıyor. Bu kimi zaman patronumuza kızarak tanım yapması gerektiğini söyleyerek, kimi zaman işten kendini soğutup daha belirli farklı bir iş yaparak ya da tamamen işten soğuyarak olabiliyor.
Ne yazık ki firmalarda daha stratejik konumlara geldiğinizde bu tarz sorunlar giderek artacağı böyle bir teknik role doğru gidiyorsanız zihninizi ve bakış açınızı da buna hazırlamanız gerekir.
Kaygı ile düşünceleri ayırt edin
Zihninizi adeta bir süper markette serbest kalmış bir vahşi maymuna benzetebilirsiniz. Özellikle de karnı açken. Gece böyle bir markette yalnız kalan bir maymun ne yapar? Muhtemelen her şeyler ayrı ayrı oynayıp, her şeyin tadına bakar ve sonunda ortalığı talan eder. Benzer şekilde zihniniz de sürekli düşünce üretir. Stanford Üniversitesi’nden Dr. Fred Luskin’e göre zihnimiz gün içinde 60 bin kadar düşünce üretiyor, bu düşüncelerin birçoğu da içinde bulunduğumuz durum ile ilgili değil.
Böyle durumlarda zihniniz sizi korumak için sürekli tahmin edilebilir bir alana çekmeye çalışacaktır. Bu yüzden aklınıza gelecek fikir ve oluşan düşüncelerin sebeplerini anlamaya çalışarak bunların kaygılardan mı yoksa mantıklı düşünceler mi olduğunu ayırt etmeyi öğrenmelisiniz.
Başka birisinin reçetesini uygulamayın
Herbirimiz bilgi eksikliğimizi gidermek için kitaplara, youtube ve benzeri diğer kaynaklara başvuruyoruz. Artık içerik üretmenin de tüketmenin de çok kolay olduğunu ve içeriklerin zamansızlıktan dolayı hızlı tüketildiğini düşünürsek; içeriklerin kalitesi daha da önemli bir hale geliyor. Adeta, benim gibi, bilgisayarı olan blog açıp yazı yazıyor! Bu yüzden de okuduğumuz çoğu şeyi doğru kabul ediyoruz, sonrasında da uygulamaya sokmaya çalışıyoruz. Bunun sonucunda da içinde bulunduğumuz duruma uygun olmayan yanlış çözümlerle yanlış problemleri çözerken bulabiliyoruz kendimizi.
Eğitimlerimde en çok üzerinde durduğum konulardan biri de tam olarak bu. Size kesin çözüm vaadiyle gelen içerikler, çözüm önerileri size sadece bakış açısı katmaktan ileriye gidemez. Bu yüzden okuduklarınızı uygulamak yerine özgün bir bakış açısıyla hareket etmekten korkmamalısınız.
Risk alın ve sonuçlarını analiz edin
Risk almak çoğu zaman korkutucu olabilir, ancak ilerlemek için risk alanız gerekir. Ancak bunun daha önemli kısmı, aldığınız risklerin sonuçlarını analiz etmektir. Risk aldıktan sonra başarılı mıydınız, yoksa hatalar mı yaptınız? Her iki durumda da öğrenme fırsatlarını değerlendirmelisiniz. Hata yapmanın kötü bir şey olduğunu düşünmek yerine, bu hataları öğrenme fırsatı olarak değerlendirin. Hata yapmak, doğru bir sonraki adımı bulmanın bir parçasıdır. Her ne kadar hatalardan çok fazla şey öğrensek de kendinize haksızlık etmeyin ve iyi yaptıklarınızı da objektif bir şekilde değerlendirdiğinizden emin olun.
Kendinize özşefkat gösterdiğinizden emin olun
Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve hata yapma hakkına sahibiz. Kendimize karşı anlayışlı olduğumuzda, hatalarımızdan ders alabilir ve gelişimimizi hızlandırabiliriz. Özşefkat, başarısızlık durumlarında kendimize karşı anlayışlı ve nazik olmayı gerektirir.
Özşefkat, stres ve endişe seviyelerini azaltır ve genel mutluluğumuzu arttırır. Ayrıca, başarılarımızın ve başarısızlıklarımızın geçici olduğunu ve bunların kim olduğumuzu tanımlamadığını anlamamızı sağlar. Özşefkat, günlük yaşamın zorluklarıyla başa çıkmak ve özsaygıyı geliştirmek için kritik bir araçtır.
Buna ek olarak, kendinize özşefkat göstermek, başkalarına karşı da daha şefkatli olmanızı sağlar. Kendimizi kabul ettikçe ve kendi hatalarımızı anladıkça, başkalarının hatalarını anlama ve kabul etme yeteneğimiz de artar. Bu, hem kişisel hem de profesyonel ilişkilerimizde daha sağlıklı ve yapıcı bir tutum geliştirmemize yardımcı olur. Bu nedenle, kendinize karşı özşefkat göstermek, hayatınızın her alanında daha başarılı olmanın anahtarıdır.
Belirsizlikle uğraşmak elbette güçtür, fakat zihninizin bunu daha da zorlaştırmaya çalıştığını unutmayın.